Kimse Eline Keser Almıyor…

Marmaris’in güzel ve şirin beldesi Bozburun benim tatil beldelerimden birisidir. Denizi, doğal güzelliği ve sakinliği eşimle tercih sebeplerimden birisiydi. Gerçi beş altı senedir gidemedim ama ben de ayrı bir yeri vardır.

İlk gidişimde Bozburun’a girişte yat ve tekne yapımcılığının ana merkezlerden birisi olduğunu anladım. Zira sayısını sayamadığım ölçüde yat ve tekne vardı bitirilmeyi bekleyen. Çok sevinmiş ve ustalardan yat ve tekne hakkında epeyce bilgi edinmiş ve ülkemin güzel insanları ile gurur duymuştum.

Daha sonra ki yıllarda her gidişimde tekne ve yatların azaldığına tanık oldum. Zira beldeye girişte gözle görülecek kadar azalma vardı ve sanki bir anlamda tekne ve yat yapımcılığının gizli bir el tarafından engellediği duygusuna kapıldım ve üzüldüm. Sonra bir gün ustalarla ve bu konuda bilgisi olan kişilerle konuşmaya karar verdim. Gittim ve araştırma yaptım. Ustalar ve bilgi sahibi kişiler, el yapımı tekne ve yatların pahalı olduğu, fiberglasın onların yerini aldığını anlattılar. Bir usta : “ yeni nesilden kimse eline keser almıyor ki” dedi. Neden diye sorduğumda, köy çocuklarının özellikle baba mesleği yerine okumayı seçtiğini, hatta çoğunun öyle ahım şahım üniversite yerine beldeden uzaklaşmak için sıradan bir fakülteye gidebilmenin tekne yapmaktan ve asgari ücretle de olsa büyük yerlerde çalışmanın daha cazip olduğundan bahsetti. İşte beni üzen de bu oldu. Böyle el emeği göz nuru olan; fakültelerde bile öğrenilemeyecek bir sanat olan bu meslek,  göz göre göre yok olmaya doğru hızla ilerliyordu.  Türk el yapımı tekne ve yatların ne kadar pahalı ve dünya çapında değer gördüğünü biliyoruz ama koruma altına alınmamış olması, gereken değerin verilmemesi ve yüzyıllardır geçimini bu meslekten sağlayan ve denizci olan bir yörenin geleneklerden teknoloji nedeniyle de olsa uzak kalması kabul edilebilir gelmedi bana…

Meslek liseleri önemli bir yer tutar gelişmiş ülkelerde. Herkes üniversite veya fakülteye gitmek zorunda da değildir. Bu üniversite düşkünlüğünden bir an önce kurtulmamız gerekiyor. Her ilçeye bile fakülte açılmasının önemi yoktur. Hele bazı üniversitelerin ikinci öğretim yapması kadar abes bir durumdur. Açılan bu bölümlerin şimdi kapandığına tanık oluyoruz zira bunların hayata dair bir işlevleri kalmadı. Daha çok örgün eğitim yapılması gereksiyorsa araştırma üniversitelerinin çoğalması, meslek verecek veya sanat öğretecek olanların daha stratejik olarak yapılanması gerekir. Bunlar yapılamayacaksa dört yıl gençlerin hayatından almamak gerekir. Zira önemli sorunlardan birisi haline gelen diplomalı işsizlik hem üniversitelere değer kaybı yaratmakta hem de aile ve gençlerin yükseköğretime ve okumaya karşı soğutmaktadır.

Bunun yerine meslek liselerinin günün koşullarına göre cazip hale getirilmesi, sertifika eğitimleri ve usta çırak eğitimine dayanan burada anlatılan konu gibi mesleklerin daha yaygınlaştırılması bence gelecek adına önem taşımaktadır.

Ayrıca eğitim ve öğretim farkının iyi bilinmesi de önemlidir. Eğitim hayat boyu süren ve okula bağlı olmayan bir olgudur. Öğrenim daha resmi ve kurumlara ihtiyaç duyan; biraz da zorunluluğa dayanır.  Fazla keyifli olmayabilir. Ama eğitim keyifli, içinde merak olan, bilgiye her şekilde ulaşılabilir bir durum taşır. O yüzden eğlenceli ve bir o kadar da özgündür.

Özetle, gençler ülkemizin geleceğidir ve geleceğe tam donanımlı olarak ilgi ve merakları doğrultusunda eğitim almaları ve kendilerini gerçekleştirmeleri önemlidir. Bir tane bile olsa bir genci feda edemeyiz. Özellikle ilk ve orta öğretimde bu yönlendirmenin doğru ve gencin eğilimlerine göre şekillendirilmesi gerekmektedir. Birileri para kazanacak diye eğitim yapılmaz.

Turgay Biçer, 24 Eylül 2021