Sınırlar

İnsan ilişkilerini derinden etkileyen ve bir o kadar da kişiyi özgürleştiren veya tutsak eden olgu kişinin kendisi, çevresi ve başkalarıyla ilişkilerindeki sınırlardır. Zira sınırlar doğru, tam ve net olmaz ve çizilmezse bir takım sıkıntılar yaşanması kaçınılmaz olacak ve herkes bundan zararlı çıkacaktır.

Sınır koymak kişinin özgürlük, esneklik ve özel alanı her açıdan belirlemesi ve bunu da karşısındaki kişi veya kişilere net olarak aktarması veya göstermesi olarak düşünebiliriz. Sınırlarını tam ve kesin olarak çizilmesi insanın kendi psikolojik sağlığı için önemlidir ve etkileşimlerinde de çevresine nerede durulması gerektiği ve ne kadar esnek olduğunun bilgisi aktarılması gereklidir.

Kişinin kendisine sınır koyması temel olarak öz bilincin yansımasıdır. Kişi ne yapıp yapmayacağını ve bilmek zorundadır. Yerken, içerken, eğlenirken, çalışırken, dinlenirken, ilişkilerinde nerede duracağını bilmek zorundadır. Sınır koymak, insanın kendisiyle başlar. Kendi sınırlarının farkında olmayan ve sınır koyamayan insanlar, “hayır diyememe” sorunu yaşarlar ki bu sorun binlerce insanın temel yaşam sorunları arasındadır. Sınırların konulması başkalarının nerede duracağını da belirler. Dolayısıyla, insanın kendini yaşamında ve ilişkilerinde sınır koyabilmesi her türlü sağlığı için öğrenilmesi gereken bir beceridir.

Hayır diyemeyen, başkalarını kırmaktan çekinen insanlar, kolayca kandırılan, kötü kullanılan,  adam yerine koyulmayan, ezilen, itilen ve önemsenmeyen duruma düşebilirler ama bu başkalarından çok kişinin kendi sınırlarını koyamaması ve gücü başkalarının ellerine bırakmasından kaynaklanır. Kendi sınırlarını belirleyen, hayır diyebilen, ne kadar esneyebileceğini öğrenen insanlar kolay kolay başkaları tarafından ezilemez, hor görülemez, kullanılamaz aksine, güçlü duruş ve tavırları ile başkalarının hayranlıklarını kazanır.

Başkalarının duygularından birinci derece sorumlu değildir insan; önce kendisini yönetmek ve kedisinden ve davranışlarından sorumludur. Başkalarını suçlayarak, itham ederek ve gücü onların ellerine vererek hayat geçmez ve istenilen hedeflere ulaşılamaz. Kişi kendi hayatının ve davranışlarının sorumluluklarını almak zorundadır önce. “Olgunluk”” ve ayakları yere basmak” denilen olguda budur zaten. İnsan kendisiyle barışık olmadan, kendi gücünü tanımadan ve kendi sınırlarını doğru ve gerçekçi belirlemeden birey olarak mutlu da olmaz ve ilişkilerinde hep kaybeden olur; diğer bir anlamda “kurban” olarak hayatını sürdürür.

İçte barış olmadan dışta barış olmaz misali kişi önce kendisiyle olan sınır sorunlarını halletmek zorundadır. “Hayır diyebilmek” önemli bir karakter özelliğidir ama işin suyunu da çıkartmamak gerekir. Nerede, nasıl ve neye hayır diyeceğiniz de hayır diyebilmek kadar önemli bir değerdir.

Bahara yelken açarken içinizdeki yeni baharlara ulaşmanız ve kendi davranışlarınızın sorumluluklarını başkalarını suçlamadan veya cezalandırmadan almanız ( alabilenler hariç) dileğiyle mutlu günler dilerim.

 

Turgay Biçer Şubat 2019 İstanbul, Ataşehir