Kimi dinlesem Korona salgını sonrası her şeyin farklı olacağını söylüyor. Ben de peki ne olacak dediğimde derin bir sessizlik kaplıyor arkadaşlarımı. Bir şeyler söylüyorlar ama on kendileri de inanmıyor biliyorum zira ayakları yere basan bir şeyler söyleyemiyorlar.
Aynı söylemler 99 depreminde de söylenmişti. Daha gerilere gidelim dünya savaşlarında, ekonomik sarsıntılarda, elektriğin, uçakların, bilgisayarların icadında da söylendi belki ama yine teknolojiler, savaşlar, sarsıntılar yaşasa da insan, yaşanılan şeyin etkisi geçer geçmez kendi doğasına dönüyor ve kaldığı yerden, kendini, doğayı ve başkalarını tüketmeye devam ediyor…
Yaşam biçimlerimiz değişse de insan hemen hemen aynı insan. Nereye gidersek gidelim, nerede yaşarsak yaşayalım insanın kaderi değişmiyor. İnsanlar sürekli kendileri, doğa ve başkaları ile bir yarış ve savaş halinde ve kazandıkça da kaybediyor. Teknolojiyi, bilgiyi ve gücü dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmek yerine daha da yaşanmaz bir hale getirmek için elinden geleni yapıyor. Bu yüzden savaşlar yaşanıyor, açlıklar insan yaşamı almaya devam ediyor, doğa acımasızca katlediliyor sefalet ise her yerde. Nefret ise insanları esir almış adeta.
O kadar da kötümser değilim. Dengeli, vefalı, iyi kalpli ve akıllı insanlarda var. Onlar dur demeye çalışıyor kötülüklere ellerinden geldiğince ama diğerlerinin yanında oldukça zayıf kalıyor.
Evet, Korona salgını on insandan belki ikisinin hayatını derinden değişimine etkisi olabilir ama diğer sekizi eski haline dönecek ve kaldığı yerden devam edecek yaşamlarına. Zira köklü değişim sadece işin özünü derinden kavrayabilen, aklını ve sezgilerini doğru kullanabilen, hayattan ne istediğini, bile ve kaynaklarını doğru kullanıp değişimin sorumluluğunu alabilenlerin olacak. Bu insanlar dış koşulların zorlamasını doğru değerlendirme becerisi geliştirmişlerdir. İyi bir yaşam okur yazarlarıdır. Hayatın değerlerini bilirler. Değişim dışarıdan başlamış gibi görünse de aslında içeriden başlamaya ön ayak olurlar ve süreci hızlandırırlar. Diğerlerinin hayatı bir lastiği çekmek gibidir. Lastiği çekerseniz uzar ama bırakırsanız eski halini geri alır. Birden bire bırakılan lastik hızlı bırakılırsa da insanın elini acıtır.
Sıcak su yumurtayı katılaştırır ama patatesi yumuşatır. Su önemlidir ama kim olduğumuz daha da önemlidir. Evet, bir salgın yaşıyoruz ve her şeyin eskisi olmasını istemiyoruz ama eskiden ne anladığımızı, esinin ne olduğunu, yeni denen şeyin ne olduğunu da iyi bilmeliyiz. Her değişim yeni olamayacağı gibi her eski de belki o kadar kötü değildir.
Başkalarının sözleriyle ezbere konuşmak yerine düşünerek konuşmak ve her sözcüğe emek vermek daha değerlidir, dünyanın böyle insanlara ihtiyacı vardır. Lastik gibi olmamak lazım çektikçe uzamak yerine ne yapacağımıza bizlerin karar vermesi gerekir.
Salgın da bitecek ve ilerde daha başka şeyler olacak yaşamla ilgili ama sonrasını dışarıdan zorlamalar yerine bizlerin her türlü davranışlarımızın sorumluluğunu alarak doğaya ve diğer canlılara saygılı; yaşanabilir bir dünya için çalışmak daha da akıllıca olacaktır.
Turgay Biçer 23 Mayıs 2020 İstanbul