İnsanın en temel varlığı duygularıdır ve geniş bir yelpazeye sahiptir. Bazı duygular olumlu, yapıcı ve mutluluk verirken bazıları ise içinde bulunduğumuz olumsuz durumları; yıkıcılığı, hoşnutsuzluğu, üzüntüyü, mutsuzluğa ifade eder. Her bir duygu kendi içinde değerlidir ve yoksunlukları insan için sorunlar teşkil eder…
Başlığa bakıp “hoca ne demek istiyorsunuz?” diye bir düşünce geçmiş olabilir aklınızdan. Açıklayayım. Duygular, düşünceler gibi değerlidir ve önemlidir yoksunlukları kabul edilemez; hatta duygusuzluk bir psikopatolojidir ama yine de bazı durumlarda insanın dostu değildirler.
Bazen duygular bizi yanıltır, olumsuz etkiler ve yanlış yola sevk eder. Örneğin, birine hareket et, yürü diyorum bana, “ben hareketi, yürümeyi sevmiyorum” diyebiliyor. “Çalışmak, kitap okumak, azimli olmak vs” önemlidir diyorum öğrencilerime veya yakınlarıma bana verdikleri yanıt, “sevmiyorum, içimden yürümek, okumak, azimli olmak gelmiyor” diyebiliyorlar. Ben de onlara, “bazı şeyleri bilemden öğrenmeden ve denemeden anlamadan sevmek mümkün olmayabilir” diyorum; bu olumsuz, hatta yıkıcı, insanı gerileten, hareketten ve gelişmekten yoksun bırakan duyguların dost olmadıklarını, konforun kendileri için zararlı olduğunu; buradan hızlı ve kuvvetli bir şekilde çıkmaları gerektiğinin önemini söylediğimde çoğunlukla bir dirençle karşılaşıyorum. Tartışma bazen şiddetleniyor zira anlamamak ve duygulara teslim olmak işlerine geliyor. Sonra da başarılı azimli, çalışkan, zengin, mutlu insanlara uzaydan gelmiş gibi bakıyor ve onlara hayranlık bazen gizli düşmanlık duygularıyla gıptayla bakıyorlar. Oysa onlar da sıradan ama biraz daha meraklı, azimli, çalışkan, yetinmeyen, bulunduğu yeri kabul etmeyen, daha iyinin olabileceğini düşünen ve düşünmekle kalmayıp eyleme geçip bazen hissettikleri duygulara rağmen aklıyla hareket etmeyi seçen insanlardır. Sır isteniyorsa sır budur. Akıl duygulara galip gelmelidir. Duygular iyidir, hoştur, önemlidir, değerlidir ama insanı bazen engeller, geliştirmez, geri bırakır, çekinik, korkak, sinik yapar. Bu duygular sinsidir ve baş edilmesi gerekir. Bu durumlarda insan aklıyla hareket etmelidir. Tembelliğin, çekimserliğin, korkaklığın, sinikliğin etkisinden akılla baş edilir.
Aklın temeli doğru bilgidir, gerçeklerdir ve insanın gizil potansiyelinden gelen uyarılardır. Bunlar değerlidir zira insan hareket etmek, gelişmek ve geliştirmek üzerine inşa eder hayatını. Durmak, durağanlık yaşamın özüne aykırıdır. İnsanın var oluşunun bir anlamı da “değer yaratmaktır” ki, bu da çalışarak ve zorluklara meydan okuyarak olur ancak. Bu yüzden azim yetenekten daha değerlidir. Zira azim, uzun dönemli hedeflerin yakıtıdır. Azim ve çalışmak yetenekli olmaktan dada değerlidir. Yetenekli olduğunu düşünenler bazen çalışmayı sevmiyorlar ve özgüvenleri tavan yapabiliyor ama uzun dönemde biraz yatkınlığı olan, çok çalışan, azimli ve dayanıklı insanlar sonunda daha başarılı olabiliyorlar; bu kişiler, başarının değerini biliyorlar ve daha kalıcı başarılara imza atıyorlar. Ayakları yere basan, değerbilir, mütevazı ve çalışkan insanlar duygularından çok akılları ile hareket ediyorlar ve öğrenmeye her zaman aç ve açıktır. Çevrenizde öyle insanlara az da olsa rastlarsınız.
Gelecek Bilimci Alvin Tofler’la bitirelim. “Dünün cahilleri okuma yazma bilmeyenlerdi, bugünün cahilleri ise okuma yazma bildikleri halde okumaya ve gelişmeye açık olmayanlardır” der v e doğru söyler… Turgay Biçer, 26 Ocak 2022